Yeni güne son iki dakika kala başlıyorum bu satırları yazmaya. Yorgun bir beden ve aldığı nefesi hissedebilen bir ruh ile... İlginç bir başlangıç sanırım. Belki de ilk olarak 3 yıldır nerelerde olduğumu açıklamam gerekiyordu. Ama inanın açıklama yapmak hiç içimden gelmiyor. Kısaca zor zamanlar geçirdim, bir ara bloga erişim sağlayamadım falan filan. Öyle işte. Şimdi yeniden klavyemin başındayım.
Yoruluyor insan. Çok düşünmekten ve belki de bazı şeyleri gereğinden fazla hissetmekten... Hayata eşit şartlarda başlayamamaktan... Farklı kulvarlarda yarışılmasına rağmen değerlendirmenin tek standart üzerinden yapılmasından... Hak ettiğini düşündüğü gibi olamamaktan belki de, bilmiyorum. Kafam öylesine karışık ki. Yazmanın beni biraz toparlayabileceğini düşündüm.
Hayatta en değerli ve yeri doldurulamaz şey sevgi. Onsuz yaşayamam dediğim varlık. Dünya üzerinde yaşanan tüm sorunların temelinde bir yerlerde sevgi eksikliğinin yattığını düşünüyorum. Birileri yeterince sevilmemiş, çocukken hiç başı okşanmamış belki de. O da büyüdüğünde bunun hıncını sevgi gördüğünü düşündüğü kişilerden almış sanki. Başkalarını eksik bırakmak kendi eksiğini kapatabilecekmiş gibi... Sonuç ise koca bir hüsran. Sevgisiz insan topluluğuna yeni üyeler eklenmesiyle sonlanıyor her savaş. Yepyeni kırık kalpler... Uğruna dökülen gözyaşları. En kötüsü de onları silecek kimsenin olmayışı hayatında... Sade içten bir gülümseme için ömrünü verebilecek insanların varlığına inanıyorum. Hayalim onlardan biri olmamak... Tonton bir nine olduğum zamanlarda da etrafımda beni seven insanların olmasını istiyorum. Onun için değerli olduğumu bildiğim bir insanın kollarında vermek belki de son nefesimi. Vakti önemli değil. Rabbim bilir 3 gün sonra mı 30 yıl sonra mı en doğru vakit olacağını. İş ona kalmış...
Oldukça karışık yazıyorum belki de şuan. Gerçekten kafamı toparlama isteğimden çıkıyor bu karmakarışık yazı. Cümleleri birbirleriyle bağdaştırmak zeka istiyor. Bunu okuyan kişi, sende bu zekanın olduğuna inanıyorum...
Her neyse, gerçekten rahatlatıyor yazmak. "Sende bana derin derin nefes aldıran bir şey var" sözünü yalnızca aşıklar için dememiş olsa gerek Pablo Neruda. Gözyaşlarının süzülmek için can attığı yüzümde aldığım nefesi sonuna kadar hissedebilmenin huzuru var şuan. Yine neredeyse hiçbir şey anlatmadan kapattık meseleyi görüyor musun? Bu da benim serbest stilim diyerek daldırdığım ruh halimden çıkartıyorum seni. Şayet bu satırlarımı okuyan birileri varsa lütfen hemen şuan gülümsesin. Kahkaha atsın hatta mümkünse. O an nerede ya da kiminle olursam olayım yüreğimde o gülümsemeyi hissedeceğime inanıyorum.
Ağladıktan sonra içinize gelen ferahlama ve yüzünüzde oluşan gülümseme hissinde günler diliyorum...
Yoruluyor insan. Çok düşünmekten ve belki de bazı şeyleri gereğinden fazla hissetmekten... Hayata eşit şartlarda başlayamamaktan... Farklı kulvarlarda yarışılmasına rağmen değerlendirmenin tek standart üzerinden yapılmasından... Hak ettiğini düşündüğü gibi olamamaktan belki de, bilmiyorum. Kafam öylesine karışık ki. Yazmanın beni biraz toparlayabileceğini düşündüm.
Hayatta en değerli ve yeri doldurulamaz şey sevgi. Onsuz yaşayamam dediğim varlık. Dünya üzerinde yaşanan tüm sorunların temelinde bir yerlerde sevgi eksikliğinin yattığını düşünüyorum. Birileri yeterince sevilmemiş, çocukken hiç başı okşanmamış belki de. O da büyüdüğünde bunun hıncını sevgi gördüğünü düşündüğü kişilerden almış sanki. Başkalarını eksik bırakmak kendi eksiğini kapatabilecekmiş gibi... Sonuç ise koca bir hüsran. Sevgisiz insan topluluğuna yeni üyeler eklenmesiyle sonlanıyor her savaş. Yepyeni kırık kalpler... Uğruna dökülen gözyaşları. En kötüsü de onları silecek kimsenin olmayışı hayatında... Sade içten bir gülümseme için ömrünü verebilecek insanların varlığına inanıyorum. Hayalim onlardan biri olmamak... Tonton bir nine olduğum zamanlarda da etrafımda beni seven insanların olmasını istiyorum. Onun için değerli olduğumu bildiğim bir insanın kollarında vermek belki de son nefesimi. Vakti önemli değil. Rabbim bilir 3 gün sonra mı 30 yıl sonra mı en doğru vakit olacağını. İş ona kalmış...
Oldukça karışık yazıyorum belki de şuan. Gerçekten kafamı toparlama isteğimden çıkıyor bu karmakarışık yazı. Cümleleri birbirleriyle bağdaştırmak zeka istiyor. Bunu okuyan kişi, sende bu zekanın olduğuna inanıyorum...
Her neyse, gerçekten rahatlatıyor yazmak. "Sende bana derin derin nefes aldıran bir şey var" sözünü yalnızca aşıklar için dememiş olsa gerek Pablo Neruda. Gözyaşlarının süzülmek için can attığı yüzümde aldığım nefesi sonuna kadar hissedebilmenin huzuru var şuan. Yine neredeyse hiçbir şey anlatmadan kapattık meseleyi görüyor musun? Bu da benim serbest stilim diyerek daldırdığım ruh halimden çıkartıyorum seni. Şayet bu satırlarımı okuyan birileri varsa lütfen hemen şuan gülümsesin. Kahkaha atsın hatta mümkünse. O an nerede ya da kiminle olursam olayım yüreğimde o gülümsemeyi hissedeceğime inanıyorum.
Ağladıktan sonra içinize gelen ferahlama ve yüzünüzde oluşan gülümseme hissinde günler diliyorum...
Yorumlar
Yorum Gönder