Arkadaşlık konusunda düşündüğüm kadar başarılı olmadığımı daha yeni yeni anlıyorum. Belki de suç bende değil arkadaşlık kavramının değişen formundadır. Bazı şeylerin artık olması gerektiği gibi olmamasıdır mesele. İyi bir sırdaş olmanın artık tek başına dost olmaya yetmemesidir belki de sorun...
İnsanlarla dost olabilmek için yalnızca sırlarını tutmak, iyi ve kötü günlerinde yanlarında olmaya çalışmak değil onlarla aynı şeylere gülmek, aynı zevklere sahip olmak ve aynı doğrulara inanmak gerekiyor artık. Bu da bence kişinin kendi benliğini yitirmesiyle eş değer. Topluluklar arasında yalnız kalmaktansa kendi içinde kaybolmayı yeğliyor günümüz insanlarının çoğu.
Son durumda kişisel düşünceler kaybolarak yerini kitlesel düşüncelere bırakıyor. Ve herkesin aynı şeyi düşündüğü bir insan topluluğu çıkıyor meydana. Hiçbir farklılık, hiçbir farklı renk yok artık. Tartışma denen şey yok olmuş, aynı şeyleri düşünen insanlar birbirleriyle neyi tartışacaklar değil mi? Diyeceksiniz: Eee daha ne istiyorsun? Savaş diye bir şey kalmayacak ortada. Durum öyle değil işte. İnsanlar farklı düşündükleri için değil, aynı şeyleri istedikleri için çıkıyor bunca savaş. Herkesin derdi para, güç, itibar... Oysa tartışmalar aynı düşünceden doğamaz. Zıt fikirler çarpışır, beyinler ultra bir güçle dolar kendini savunmak için. Ve sonuç yepyeni bir fikir... İki tarafın da daha önce düşünmediği, tartışma esnasında ortaya çıkan bambaşka ve genellikle çok daha iyi olan bir çözüm...
Tabi bu artık geçmişte kaldı. Şuan her topluluk kendine bir rol model (yani popüler bir kişilik) seçiyor. Ve kısaca o kişi ne derse o oluyor. İnsanlar artık onun seçtiği yolda yürüyor, onun esprilerine gülüyor. Onun doğruları uğruna yaşıyor ve ölüyor. Sırf çoklukla bir olabilmek adına. Bazı toplumsal kriterlere göre güçlü olabilmek uğruna gönüllü olarak yapılıyor bunca şey...
İşte ben tam da bu nedenle kendi seçtiğim yolda yalnız başına yürüyorum. Bazı yollarda birinin elinden tutarak yürüyebilmek için ödeyeceğim o ağır bedelleri reddediyorum. Ben başkalarının bana biçtiği rol için değil, yalnızca ben olduğum için değerliyim. Hayatta elbette dostlara ihtiyacımız var. Ama en büyük ve gerçek dostumuzun benliğimiz olduğunu unutmadan yaşamak gerek şu hayatı. Aldığın nefesin kendine yaradığını bilerek... Dostlukların senden bir şeyleri alması değil sana güzellikler katması gerektiğinin bilinciyle.
Ben bu satırlara son verirken siz de lütfen bir düşünün. Kendiniz için son vermeniz gereken kaç tane ilişki içindesiniz? Sizi yıpratmaktan başka işe yaramayan kaç kişiye katlanıyorsunuz? Yalnız kalmamak uğruna nelerden vazgeçiyorsunuz? İyice bir düşünün ve sizin için neyin daha değerli olduğuna karar verin. Yastığa başınızı koyduğunuzda düşünceler içinde boğulmadan huzurla uykuya dalabilmek mi yoksa "Olsun, buna da şükür." diyerek hayatın size katacağı güzelliklerden vazgeçmek uğruna sürdürdüğünüz bu saçma sapan ilişkiler mi?
Esenlikle kalınız efendim...☺
Not: Lafım varlıkları her şeye bedel olan can dostlar meclisinden dışarıdır. Onlar iyi ki varlar! ♥♥♥
Ya etrafımızda onun doğrularına inanabileceğimiz birisi bile yoksa? Ya etrafımızdaki herkes bir noktadan sonra size zarar vermeye başlıyorsa ya da siz böyle düşünüyorsanız? Ya tek başına olduğunuz için her gece yastığa başınızı koyduğunuzda üzerinize yeni yeni yükler biniyorsa? Ya hayatınız kendiniz olmak için koyduğunuz hedefler uğruna sadece çalışmakla geçiyorsa, derdinizi anlatacak iki çift laf edecek hiç kimseniz yoksa? İşte o zaman insan kendi kendiyle kalıp delirmeye başlıyor bence. Her ne olursa olsun etrafında kafasını dağıtacak, onu meşgul edip kendiyle baş başa bırakmayacak şeyler arıyor insan. Ve bu arayışında her çırpınışında içinde bulunduğu bataklığa daha da batıyor. Yalnız kaldıkça deliriyor delirdikçe yalnız kalıyor...
YanıtlaSilBu konuda "Delirmek belirmektir." der bir güzel insan 😉
SilDelirmek zannedildiği gibi bir son değil, bir kurtuluştur çoğu zaman... Şuan zorunlu olduğum birçok durumu yaşamaktansa delirebilmeyi isterdim :)