Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Düşünmenin Suç Olmadığı Bir Dünya Kurulur Mu Dersin?*

İzlemekte geç kaldığım bir film... 2007 yapım "Mavi Gözlü Dev"... Yetkin Dikinciler'in zaten halihazırda epey benziyorken biraz makyaj yardımıyla Yaşayan Nazım olduğu film... O şahane dizeleri bir de onun güzel yorumundan dinlemek... Dolunay Soysert'in kafamdaki Piraye kavramına birebir uyması... Özge Özberk'e Münevver ismini her duyduğumda duyduğum gıcıklığı duyabilmem... Nazım Hikmet ve ailesi hakkında birçok kitap okudum. Genco Erkal gibi isimlerden şiirlerini dinledim. Paraya kıyıp Yapı Kredi Yayınlarının özel olarak hazırladığı orijinal Nazım Hikmet şiir kayıtları ve şiir kitapları setini aldım. Kısaca Nazım benim için hep özel oldu. Hayatının her detayını bilmek için uğraştım yıllarca. Şiirlerinin gerçek manasını anlayabilmek adına... Çoğu insan okuduğu şiiri kendine göre yorumlar. Bundandır şiirin her insanda farklı hisler uyandırabilme gücü. "... Kalbimin kızıl saçlı bacısı..." dizesi kimisinde derin bir aşkla tebessüm uyandırır kimisinde ...

Sana ne?

Toplumun bize sunduğu bazı kalıplara uymaya çalışmaktır kimileri için yaşamak... Her daim bakımlı, enerjik, pozitif ve başarılı olmamız beklenir. İnsan olduğumuzun unutuluşudur bu aslında.   Bir kadın kahkaha atıyorsa hoppa, sessizce oturuyorsa korkak değildir. Her duruş kişinin kendi tavrıdır. O anki duygu halinin beden diline yansımasıdır. Ve bize getirilen sınırlamaların özgürlüğümüzü sınırlayışıdır. Şuan kadınların vücutlarıyla gurur duymaları konusunda çalışmalar yapılıyor, bu çok güzel bir gelişme evet. Ünlü kadınlar başta olmak üzere kadınlar kusurlarıyla gurur duyduklarını haykırıyor sosyal medya üzerinden. Ama tek sorunun bu olmadığı unutulmamalı. Toplumun sunduğu tek kalıp "Kadın dediğin kusursuz bir vücuda sahip olmalı" anlayışı değil. Yalnızca fiziksel görünüşümüze değil, davranış şekillerimize hatta kişisel zevklerimize dil uzatıyor bazı bilirkişiler. Her şeyde onların söz hakkının bulunduğu düşüncesiyle... Sonu gelmeyen bir egoyla... "Sen kim ol...

Sen, Sen Olduğun İçin Değerlisin :)

Arkadaşlık konusunda düşündüğüm kadar başarılı olmadığımı daha yeni yeni anlıyorum. Belki de suç bende değil arkadaşlık kavramının değişen formundadır. Bazı şeylerin artık olması gerektiği gibi olmamasıdır mesele. İyi bir sırdaş olmanın artık tek başına dost olmaya yetmemesidir belki de sorun...    İnsanlarla dost olabilmek için yalnızca sırlarını tutmak, iyi ve kötü günlerinde yanlarında olmaya çalışmak değil onlarla aynı şeylere gülmek, aynı zevklere sahip olmak ve aynı doğrulara inanmak gerekiyor artık. Bu da bence kişinin kendi benliğini yitirmesiyle eş değer. Topluluklar arasında yalnız kalmaktansa kendi içinde kaybolmayı yeğliyor günümüz insanlarının çoğu.     Son durumda kişisel düşünceler kaybolarak yerini kitlesel düşüncelere bırakıyor. Ve herkesin aynı şeyi düşündüğü bir insan topluluğu çıkıyor meydana. Hiçbir farklılık, hiçbir farklı renk yok artık. Tartışma denen şey yok olmuş, aynı şeyleri düşünen insanlar birbirleriyle neyi tart...

DÜŞÜNCELER YUMAĞI

Yeni güne son iki dakika kala başlıyorum bu satırları yazmaya. Yorgun bir beden ve aldığı nefesi hissedebilen bir ruh ile... İlginç bir başlangıç sanırım. Belki de ilk olarak 3 yıldır nerelerde olduğumu açıklamam gerekiyordu. Ama inanın açıklama yapmak hiç içimden gelmiyor. Kısaca zor zamanlar geçirdim, bir ara bloga erişim sağlayamadım falan filan. Öyle işte. Şimdi yeniden klavyemin başındayım. Yoruluyor insan. Çok düşünmekten ve belki de bazı şeyleri gereğinden fazla hissetmekten... Hayata eşit şartlarda başlayamamaktan... Farklı kulvarlarda yarışılmasına rağmen değerlendirmenin tek standart üzerinden yapılmasından... Hak ettiğini düşündüğü gibi olamamaktan belki de, bilmiyorum. Kafam öylesine karışık ki. Yazmanın beni biraz toparlayabileceğini düşündüm. Hayatta en değerli ve yeri doldurulamaz şey sevgi. Onsuz yaşayamam dediğim varlık. Dünya üzerinde yaşanan tüm sorunların temelinde bir yerlerde sevgi eksikliğinin yattığını düşünüyorum. Birileri yeterince sevilmemiş, çocukken hiç...